drsevilayzorlu@gmail.com
TEL : 0242 316 98 99
Cetad Antalya Bölge Temsilcisi
EVDE BARIÅž DÃœNYADA BARIÅž

TÜRKÄ°YE PSÄ°KÄ°YATRÄ° DERNEĞİ 25 KASIM DÜNYA KADINA YÖNELÄ°K ŞİDDETÄ° ÖNLEME GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

EVDE BARIÅž, DÜNYADA BARIÅž!

Kadına Yönelik Åžiddeti Sonlandırma Ve Militarizme Karşı Mücadele Ä°çin Harekete Geçme Zamanı

Dünya üzerinde yaÅŸayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve hayatın her alanında maruz kaldıkları cinsiyete dayalı ÅŸiddet;kadınları ve toplumu saran sosyoekonomik koÅŸullar, politik geliÅŸmeler ve kültürel etkenlerle birlikte deÄŸerlendirilmelidir. Bu yıl BM 25 Kasım’dan baÅŸlayıp 10 Aralık Dünya Ä°nsan Hakları Gününe kadar olan 16 günlük eylem programının temasını ‘kadına yönelik ÅŸiddeti sonlandırma ve militarizme karşı mücadele için harekete geçme’ olarak belirlemiÅŸtir. Evde savaÅŸ hüküm sürerken dünyada barıştan nasıl söz edebiliriz? Bir çok kadın kendilerini rahat, huzurlu, güvende olmaları gereken yuvalarında tehlike içinde hissetmekte, zarar görmekte, incitilmekte, yaralanmakta ve hatta  öldürülmektedir. Son yıllardaki savaÅŸlarda dikkati çeken durum; savaÅŸan güçlerin kadınları direkt olarak hedef alması, cinsel saldırı ve tecavüzlerin düÅŸman tarafa ve düÅŸman tarafın erkeklerine zarar verecek bir savaÅŸ yöntemi olarak kullanılmasıdır. Tecavüz bir savaÅŸ silahı haline gelmiÅŸtir ve askeri bir strateji niteliÄŸi kazanmıştır. Militarizmin kadınlar üzerine tek etkisi savaÅŸ sırasındaki cinsel ÅŸiddet deÄŸildir, aslında bundan çok daha büyük çok daha yaygın bir kötü sonucu vardır: Askeri zihniyet korku ve utancın hakim olduÄŸu bir kültür yaratmakta ve toplumsal olduÄŸu kadar bireysel sorunların çözümünde de ÅŸiddetin kullanılmasını meÅŸru kılmaktadır. Böylelikle savaşın olduÄŸu her coÄŸrafyada aile içi ÅŸiddet de artmaktadır.

Savaşın, ÅŸiddetin bir çözüm aracı olarak yaÅŸama geçmesinin yanı sıra pek çok üzücü yanı daha vardır.  SavaÅŸ bölgelerinden kaçan milyonlarca insanın evlerini, yuvalarını, sevdiklerini, komÅŸularını, en temel eÅŸyalarını geride bırakarak yeni bir topraÄŸa sığınmaları, göç etmeleri ve burada düÅŸmanlıkla, ayrımcılıkla,  aÅŸağılanmayla karşılaÅŸmaları ruh saÄŸlıklarını ciddi olarak etkileyen bir sorundur.  Ülkemizin hemen yanıbaşında, büyük bir ÅŸiddetle devam eden savaÅŸ nedeniyle son yıllarda ülkemize neredeyse 2 milyona yakın insanın göç ettiÄŸi bilinmektedir. SavaÅŸtan kaçan bu insanların büyük çoÄŸunluÄŸunu ise kadınlar ve çocuklar oluÅŸturmaktadır. AFAD’ın 2014 yılında yayınladığı raporda; bu göçmen kadınların çoÄŸunluÄŸunun bugün neredeyse savaÅŸtan dolayı yaÅŸanmaz hale gelen Ä°dlip ve Halep kentlerinden geldiÄŸi, dolayısıyla savaÅŸ bitse bile dönecek yerlerinin kalmadığı, %80’inin ilköÄŸretim ve altı düzeyde eÄŸitim aldığı, çoÄŸunluÄŸunun herhangi bir mesleÄŸi olmadığı ve kamp dışında yaÅŸayanların da son bir aydır hiçbir gelir getirici iÅŸte çalışmadıklarının tespit edildiÄŸi bildirilmektedir. SavaÅŸtan ağır ÅŸekilde etkilenmiÅŸ, evlerini yerlerini yurtlarını yitirmiÅŸ, üstelik eÄŸitim düzeyleri düÅŸük olan ve mesleki donanımları olmayan bu kadınların gerek kamplar içinde gerekse kamp dışında ağır bir yoksulluk içinde yaÅŸamlarını sürdürdükleri bilinmektedir. AFAD raporunda da söz edildiÄŸi gibi bu kadınlar aile içi ÅŸiddete maruz bırakılmakta, erken yaÅŸta evlendirilmekte ya da çok eÅŸli evliliklere zorlanmaktadırlar. Gerek kamplarda gerek kamp dışında yaÅŸayan kadınların %50’sinden fazlasının 18 yaÅŸ altında olması nedeniyle acilen korunması, eÄŸitim yaÅŸamlarına devam etmelerinin saÄŸlanması, meslek kazandırılması ve erken yaÅŸta evliliklerin kesin olarak önlenmesi saÄŸlanamazsa, bu çocukların yaÅŸamları boyunca çok daha fazla ÅŸiddete maruz kalacakları ve çok daha fazla ruhsal hastalıklara yakalanacakları, bu hastalıkların daha uzun ve ÅŸiddetli seyredeceÄŸi, hatta süreÄŸenlik kazanacağı açıktır. Son dönemde gerçekleÅŸen bu büyük göçün onlarca yıl boyunca ülkemizin önemli sorunlarından birisi olacağı beklenmektedir. Ä°ncinebilirliÄŸi çok yüksek olan bu gruptaki kadınların ruhsal rahatsızlıklara yakalanma oranlarının da çok yüksek olacağını gözden kaçırmamak gerekmektedir.

Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ki kadın ruh saÄŸlığını etkileyen en temel iki sosyal faktör ÅŸiddete maruz kalma ve yoksulluktur. Günümüzde bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik ÅŸiddete maruz kalmaktadır. Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eÄŸitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, nasıl giyineceÄŸi hatta kimle evleneceÄŸi gibi temel seçimleri kural koyucu, yasa koyucu erkekler tarafından belirlenmektedir. Kadınların eÄŸitilmemeleri, emekleri karşılığında ücret almamaları ve erkeklerden daha düÅŸük ücret almaları, daha düÅŸük sosyal konumda yer almaları ÅŸiddete maruz kalmalarını arttırmaktadır. Ülkemizde kadınlar, iÅŸyerinde, evinde, cezaevlerinde, hastanede, okulda kısacası yaÅŸamın her alanında ÅŸiddete maruz kalmaktadır. Kadınları çalışma ve sosyal hayatın dışına itecek ve güçsüzleÅŸtirecek giriÅŸimler kadın ruh saÄŸlığı üzerinde yıkıcı etkilere yol açmaktadır. Kadınlarla erkeklerin eÅŸit olmadığına inanan, bunu kışkırtan bir ortamın kadınları ikincil konuma hapsettiÄŸi, ülkemizde kadınların bedenlerini denetleme gücünü elinde bulundurmak isteyen, onları her ÅŸekilde araçsallaÅŸtıran politik müdahalelerin, kadınlara yönelik her tür ÅŸiddeti tırmandırdığını kaygıyla izlemekteyiz.

Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi olarak, her yıl 25 Kasım’da yaptığımız gibi ülkemizde kadına yönelik ÅŸiddetin artışını ve süreÄŸenleÅŸmesini önleyecek en önemli sosyal politikanın cinsiyet eÅŸitliÄŸinin her alanda saÄŸlanması olduÄŸunun da bir kez daha altını çizmek istiyoruz. Biliyoruz ki kadına yönelik ÅŸiddetin temel nedeni, kadınları ÅŸiddet uygulayarak hizaya sokmak isteyen erkek egemen zihniyettir ve toplumsal cinsiye eÅŸitliÄŸi her alanda saÄŸlanamadıkça kadına yönelik ÅŸiddet türlü çeÅŸitli ÅŸekillerde devam edecektir. Kadın örgütleri verilerine göre her gün bir çok kadının öldürüldüÄŸü bu ülkede toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸini geliÅŸtirmek için eÄŸitim, saÄŸlık, ekonomiye katılım ve politikaya katılım konusunda kadınlar pozitif ayrımcılık içeren politikalarla güçlendirilmelidir. Dünya Ekonomik Forumu 2014 Toplumsal Cinsiyet EÅŸitsizlikleri Göstergesi Raporu’nda Türkiye ne yazık ki 142 ülke içinde 125. sırada yer almaktadır. Ekonomik katılım, saÄŸlık, eÄŸitim ve politik güçlenme alanlarındaki parametreler dikkate alınarak hazırlanan bu raporda ülkemiz saÄŸlık ve eÄŸitim parametrelerinde daha iyiyken, ekonomiye katılım alanında 142 ülke arasında 132. sıradadır. Kadının iÅŸgücüne katılımı açısından 2006 yılından daha geride olmamız da üzerinde düÅŸünülmesi gereken bir konudur.

Bu nedenle bu yıl basın açıklamamızda 2 temel soruna dikkat çekmek istiyoruz.

-Kadına yönelik ÅŸiddeti azaltmanın tek yolu toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸinin saÄŸlanmasıdır. Muhafazakar politikalar aracılığıyla evlere kapatılan, aile içinde yer almaları beklenen, ‘evlerinin kadını’ , ‘çocuklarının annesi’ olan kadınların çok daha fazla ÅŸiddete maruz kaldığı akılda tutularak kadınların eÄŸitim almalarının önü açılmalı, iÅŸ güç sahibi olmaları desteklenmeli, iÅŸyerlerinden, yerel yönetimlerden baÅŸlanarak kadınların söz sahibi olmalarını destekleyen politikalar geliÅŸtirilmelidir.

- Bu yıl ‘Evde Barış, Dünyada Barış!’ sloganı ülkemiz için özel önem taşımaktadır. Suriye’den gelen ve çoÄŸunluÄŸu her türlü ÅŸiddete maruz kalma riski yüksek bir grup olan 18 yaşın altındaki kız çocukları, kadınlar ruhsal açıdan desteklenmeli, göçmenlerin sorunları toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakış açısıyla ele alınmalı, kadınların güçlendirilmeleri için erken yaÅŸta yapılan evlilikleri, çok eÅŸli evlilikleri önlemek baÅŸta olmak üzere etkin sosyal politikalar hızla yaÅŸama sokulmalıdır.

 

Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi Merkez Yönetim Kurulu adına

Prof.Dr. AyÅŸe Gül Yılmaz Özpolat

Türkiye Psikiyatri DerneÄŸi Kadın Ruh SaÄŸlığı Çalışma Birimi

Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu