drsevilayzorlu@gmail.com
TEL : 0242 316 98 99
Cetad Antalya Bölge Temsilcisi
Ä°NTÄ°HAR
ÜMİTSİZLİK, SALDIRGANLIK VE KİŞİNİN DİĞER ÖZELLİKLERİ

Daha önceden intihar teÅŸebbüsünde bulunmuÅŸ kiÅŸiler ise tekrar baÅŸvurduklarında depresyon düzeyleri yüksek olmaktadır. Daha önce teÅŸebbüs etmiÅŸ kiÅŸilerde depresif veya mikst duygulanıma 2 kat daha sık rastlanılmakta. Ä°ntihara teÅŸebbüs etmiÅŸ kiÅŸilerde major depresyon epizodlan 2 kat daha fazla sayıda.

Dünyada intiharın en sık görüldüÄŸü ülkelerden biri olan Finlandiya’da yaklaşık 24913 biyolojik ikizleyapılmış bir araÅŸtırmada deneklere 1975, 1981 ve 1990’da 4 maddelik bir anket yollanmış. Burada hayata olan ilgi, mutluluk, yaÅŸama zorluÄŸu, kendini yalnız hissetme düzeyleri araÅŸtırılmış. BaÅŸka araÅŸtırmalarında desteklediÄŸi gibi subjektif iyilik hali ve hayattan memnuniyet intiharla yakından iliÅŸkili bulunmuÅŸ.

Ä°ntihara teÅŸebbüs etmiÅŸ kiÅŸilerde ümitsizlik ve subjektif depresyon düzeyi daha yüksek ve intihar düÅŸüncesi daha fazla mevcut. Ä°ntihara teÅŸebbüs etmiÅŸlerde ve etmemiÅŸlerde de objektif depresyon düzeyi ve son zamanlardaki yaÅŸam olayları benzer düzeylerde bulunur. Bu verilerden yaÅŸanan olayların iyi veya kötü olarak algılanmasının subjektif olarak deÄŸiÅŸebileceÄŸi sonucu çıkarken, aynı depresyon düzeyinde iken olumlu bakış açılarına sahip olanların yaÅŸamsal bir avantaj saÄŸlayacağı görülür. Yüksek riskteki hastaları belirlemede veya yatışa karar vermede depresyon düzeyi çok önemlidir. Doktorlar açısındansa intiharı öngörmede objektif depresyon kriterlerinin yanıltıcı olması deÄŸerlendirmeyi güçleÅŸtirecektir. Bu yüzden daha çok dikkate alınması gereken hastanın subjektif depresyon düzeyi ve kendi ifadeleridir.

Beck umutsuzluÄŸun intihar eyleminde depresyondan daha önemli bir belirleyici olduÄŸu kanısındadır. Beck, Kovaks ve Weissmann (1975) intihar eylemi ile biliÅŸsel çarpıklıklar arasındaki iliÅŸkiye iÅŸaret ederler. Onlara göre intihar esnasında hastalar çektikleri acıları kaldıramayacakları ve sorunlarının bir çözümü bulunmadığı inancındadırlar. Ä°çinde bulundukları umutsuz, çaresiz ve çözümü olmayan durumdan tek kurtuluÅŸ yolu intihardır. Bir baÅŸka açıdansa intiharın tek kurtuluÅŸ yolu olarak görülmesi, onu acılardan kurtaran ve çözüm saÄŸlayan bir umut haline getirir. Ölüm ile dinginliÄŸin geleceÄŸi, tatlı bir uykuya dalınacağı, güçlü ve koruyucu bir nesne ile birleÅŸileceÄŸi düÅŸünceleri, olumlu beklentilerin yaÅŸam yitimlerine baÄŸlanmasını, yani intiharın bir umuda dönüÅŸmesini kolaylaÅŸtırır.

Beck (1974) bir umutsuzluk ölçeÄŸi (BUÖ) geliÅŸtirmiÅŸtir. Dyer ve Kreitmann (1984), Beck, Kovaks, Welssmann (1975). Wetzel (1976) Minkoff, Bergmann, Beck (1973) bu ölçeÄŸi kullanarak umutsuzluk. depresyon ve intihar arasındaki iliÅŸkileri araÅŸtırmışlardır. AraÅŸtırmalarında ÅŸu noktalarda görüÅŸ birliÄŸi bulunmaktadır:

a. Geleceğe ilişkin olumsuz beklentiler ile intihar ciddiyeti arasında anlamlı bir korelasyon bulunmaktadır.
b. Ä°ntiharın ciddiyetini depresyondan çok umutsuzluk belirler. Ciddi intihar düÅŸünceleri umutsuzluk ile  depresyona kıyasla daha yakın bir iliÅŸki içindedirler.
c. Umutsuzluk depresyon ile intihar arasında bağlayıcı bir etmen konumundadır.
d. UmutsuzluÄŸun kontrol edilmesi durumunda depresyon ile intihar arasındaki korelasyon kaybolmaktadır. Buna karşın depresyonun kontrolü durumunda umutsuzluk ve intihar arasındaki korelasyonda bir deÄŸiÅŸiklik saptanmamaktadır.

Umutsuzluk intiharın önemli bir belirleyicisidir.

Agresyon ve impulsivite: KiÅŸi agresyonunu kendisine yönelttiÄŸinde intihar, baÅŸkalarına yönelttiÄŸindeyse saldırganlık oluÅŸmaktadır. Ä°ntihara teÅŸebbüs etmiÅŸ depresyon hastalarının geçmiÅŸlerinde agresyon ve impulsiviteye sık rastlanır. Ä°ntihara teÅŸebbüs hikayesi olan suçlularda aynı zamanda ciddi saldırganlıkta görülmektedir. Ä°mpulsif katillerde ve kundakçılarda da düÅŸük BOS 5-HÄ°AA düzeyleri bulunmuÅŸtur. Primatlarda saldırganlık, aşırı risk alma davranışı ve düÅŸük BOS 5-HÄ°AA düzeyleri arasındaki iliÅŸkiler gösterilmiÅŸtir.

Primatlarda kolesterolden fakir beslenme serotonerjik fonksiyonları selektif olarak inhibe eder. Bu diyet esnasında saldırgan davranışların arttığı ve sosyal iliÅŸkilerin azaldığı gözlenmiÅŸtir. Aynı etkinin, selektif olmayarak, insanlarda da olduÄŸuna dair kanıtlar vardır.

Fiziksel hastalıkla depresyon arasındaki iliÅŸkiye bakarsak fiziksel bir hastalığın, biliÅŸsel bozukluÄŸun veya yeti kaybının kontrol edilmesinin ardından depresyon düzeyinin yüksek olması mortaliteyi arttırmaktadır. Bir yönden fiziksel hastalıklar depresyonu artırabilir, bir yenden de depresif hastanın bozulmuÅŸ hayat ÅŸartları ve bağışıklık sistemi fiziksel hastalığa sebebiyet verebilir veya onu ilerletebilir.

Bipolar bozukluklar kroniktir ve hastanın hayatının bir çok alanını kötü yönde etkileyerek intihar riskini arttırır. Bipolar hastaların %30’u hayatlarında en az 1 defa intihara teÅŸebbüs ederler.

Bipolar bozukluÄŸu olan hastalarda intihar riski yüksektir ama artık bunun eskisi gibi %15 deÄŸil de bundan daha düÅŸük bir oranda olduÄŸu düÅŸünülmektedir. Bipolar hastalarda riski hesaplamak zordur ama daha önceden intihara teÅŸebbüs etmiÅŸ bipolar hastalarla etmemiÅŸ olanlar karşılaÅŸtırıldığında ÅŸu klinik özellikler dikkati çeker;

Suisidal düÅŸünce; önceden intihara teÅŸebbüs etmiÅŸ hastalarda intihar düÅŸüncesi etmeyenlerden çok daha yoÄŸun olarak tespit edilmiÅŸ. Hatta hastalar intihara aylar önce teÅŸebbüs etmiÅŸ olsalar dahi özellikle klinik alevlenmenin baÅŸlamasıyla intihar düÅŸüncesi tekrar gün ışığına çıkmış.

Hayat boyu agresyon ve impulsivite; intihar teÅŸebbüsünde bulunan bipolar hastalarda agresyon oranı yüksek bulunurken impulsivite diÄŸer bipolar hastalarla aynı oranda bulunmuÅŸ.

Umutsuzluk ve yaÅŸama isteÄŸi; karşılaÅŸtırıldığında intiharı önceden denemiÅŸ olan bipolar hastalar yaÅŸamak için sebep bulmakta zorlanıyorlar.

Madde kullanım hikayesi; Alkolizm ve madde kullanımı bipolar hastaların tümünde yüksek oranlarda bulunurken, suisit riski açısından bipolar hasta grubu içinde artışa sebep oluyor. Bipolar hastalarda alkol kullanım bozukluÄŸu da varsa intihara teÅŸebbüs etme riski yaklaşık iki kat (%21.7’den %38.4’e) artmakta. Bazı bipolar hastalarda duygudurumu hızla dalgalanır, özellikle de madde bağımlılığı olanlarda (bunlarda durumu ve suisit riskini deÄŸerlendirmek daha zordur).)

Aile geçmiÅŸinde intihara teÅŸebbüsü hikayesi: intihara teÅŸebbüsü etmiÅŸ bipolarların ailelerinde intihar hikayesine daha sık rastlanmış. Bu geçiÅŸ psikiyatrik hastalığın ailesel geçiÅŸinden bağımsız bulunmuÅŸ. hastaneden yeni çıkmış olanlardır. (Depresyon tedavisi için yatarak tedavi gören duygudurumu bozukluÄŸu hastalarında hastaneden çıktıktan sonra intihar riski devam temekte. Bu riski özellikle hastaneden çıktıktan sonraki iki yılda sürmektedir.

Cinsiyet; çalışmaların çoÄŸunda ama hepsinde olmamak üzere bipolar kadınlar intihara teÅŸebbüs etmede daha riskli. Bipolar erkeklerse intiharı tamamlama açısından daha baÅŸarılı.

BaÅŸlangıç yaşı; intihara teÅŸebbüs edenler ve etmeyenler arasında mani veya depresyonun baÅŸlama yaşı açısından fark yoktur. Ama bazı çalışmalarda depresyonu intihara teÅŸebbüs ile ilgili olan hastalarda baÅŸlama yaşının daha küçük olduÄŸu bulunmuÅŸ.

Psikozun varlığı; Bu konudaki bilgiler çok tutarlı ve aynı görüÅŸte deÄŸil. Ama buda dikkat edilmesi gereken bir faktör. Sanrıların varlığı süisidal davranış için risk faktörü olarak görülmektedir. Psikotik olmayan hastalarda süisidal düÅŸünceyi sanrılarla ilÅŸikilendirmek akla cevabı bilinmeyen daha baÅŸka soruları da getirir. Ne tip sanrılar etkiler, nasıl etkiler, antipsikotiklerle önlenebilir mi? gibi. Am J Psychiatry 2001 May;158(5):742-7 (ISSN: 0002-953X) Grunebaum ve ark. duygudurumu bozukluÄŸu ve ÅŸizofreni olan hastaları sanrıları ve intihara teÅŸebbüs edip etmemeleri açısından incelemiÅŸler. Sanrıların varlığı ile intihara teÅŸebbüs etme hikayesi arasında bir iliÅŸki bulamamışlar.

Mikst veya manik dönemde olan ve depresif yakınmalar getiren Bipolar 1 hastalarında intihar düÅŸünceleri ve / veya giriÅŸimleri depresyonda olmayanlardan daha sık intiharı tamamlamış (strakowski-96) (Dilsaver -1994). Bipolar 1 hastaların çoÄŸunda o sırada depresyon (% 79) veya mikst dönem (%11) mevcuttur. (ısometsa-94). Ä°ntihara teÅŸebbüs eden bipolar hastaların depresyon düzeyi tam araÅŸtırılmamışsa da bunların hayatboyu geçirdikleri depresif ataklar intihara teÅŸebbüs etmeyenlerden 2 kat fazladır. Sonuçta bipolar bozukluÄŸu olan hastada depresif semptomların olması veya depresif atak geçiriyor olması, intihar düÅŸüncesi, teÅŸebbüsü ve tamamlanması ile yakından ilgili.

Bipolar II’nin gidiÅŸi ve prognozu hakkında daha az bilgi olması, takip çalışmalarının henüz sürmekte olması yüzünden eldeki veriler sonuç çıkartmak için yeterli deÄŸildir. Ama intihar riski büyük olasılıkla artmıştır. Bipolar II’de madde kullanım bozuklukları, anksiyete ve kiÅŸilik bozuklukları da saÄŸlıklı populasyondan daha sık görülmektedir ve bunların hepsinde de intihar riski yüksektir.

Depresyondaki unipolar ve bipolar hastalarda intihar karşılaÅŸtırıldığında bipolar hastaların geçmiÅŸlerinde daha fazla sayıda intihara teÅŸebbüsleri olmasına raÄŸmen bipolarla unipolarların intihara eÄŸiliminde fazla fark yoktur. Ä°ntihara teÅŸebbüs bipolarlarda %26.6, unipolarlar da %17.8 iken intihar düÅŸüncesi her iki gurupta yaklaşık %40, tamamlanmış intihar oranı yaklaşık %0.8’dir. Distimik hastaların takip çalışmalarında bunların major depresyon hastalarından daha ciddi semptomlarla, daha bozulmuÅŸ iÅŸlevsellikle geldikleri, intihara daha çok teÅŸebbüs ettikleri ve hastane yatışlarının daha çok olduÄŸu görülmüÅŸtür.



Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu