drsevilayzorlu@gmail.com
TEL : 0242 316 98 99
Cetad Antalya Bölge Temsilcisi
ERGENLİKTE DEĞİŞİM ve KİMLİK OLUŞUMU
ERGENLİKTE DEĞİŞİM ve KİMLİK OLUŞUMU

YaÅŸamın en önemli dönüm noktalarından biridir gençlik. En zorlu dönemlerinden olduÄŸunu da söyleyebiliriz. Tüm çocukluk yaÅŸantılarının yeniden gözden geçirildiÄŸi, doÄŸa tarafından tüm eski yaÅŸantılara ait yaraların onarımı, eksiklerin giderilebilmesi için yeni bir ÅŸansın sunulduÄŸu, uygun olmayan yaÅŸam koÅŸullarında ise yeni yaralanmalara, kırılmalara en duyarlı olunan bir dönem. Gençlik boyunca hızlı fizik, psikolojik, sosyal deÄŸiÅŸiklikler ortaya çıkar. Deneylerin yapıldığı, idealizm, çatışma ve belirsizliÄŸin olduÄŸu, kimlik duygusunun ve ayrılma ve bireyleÅŸmenin gerçekleÅŸtirildiÄŸi dönemdir. Bu süreçte gencin baÅŸarmak zorunda olduÄŸu birçok geliÅŸimsel görev söz konusudur:

  • Ebeveynden ve diÄŸer eriÅŸkinlerden belli ölçüde bağımsızlaÅŸmanın baÅŸarılması gerekir.
  • Her iki cinsiyetten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun iliÅŸkilerin baÅŸarılması gerekir.
  • Ergenlikle gelen deÄŸiÅŸikliklerin kabullenilmesi gerekir.
  • Temel eÄŸitimsel süreçlerin tamamlanması gerekir.
  • ÇeÅŸitli hobilerin keÅŸfedilmesi gerekir.
  • Sosyal olarak kabul görecek davranışların benimsenmesi gerekir.
  • KiÅŸisel olarak önemli olan deÄŸer ve inançlarla özdeÅŸimin gerçekleÅŸmesi gerekir.
  • Belli ölçüde ekonomik bağımsızlığın kazanılması gerekir.

Toplumun araç-gereç dünyası ile iyi bir iliÅŸkinin kurulması ve ergenlik çağının gelmesi ile çocukluk dönemi sona erer, gençlik çağı baÅŸlar.Gençlik dönemi üç deÄŸiÅŸik bakış açısı ile deÄŸerlendirilebilir:

  • Psikoseksüel
  • BiliÅŸsel 
  • Psikososyal

Psikoseksüel bakış açısıyla ergenlik;

  • Dürtüler yoÄŸunlaşır.
  • Cinsellik ve saÄŸlıklı agresyon eriÅŸkin olgunluÄŸuna dönüÅŸmede yaÅŸamsal bir etki oluÅŸturur.

Ergenlikte biliÅŸsel geliÅŸim;

  • EriÅŸkinlik öncesindeki deÄŸiÅŸim açısından çok önemli bir güç oluÅŸturur.
  • Ergenlik yıllarında soyut düÅŸünme kapasitesi bakımından çok büyük bir geniÅŸleme, neden sonuç iliÅŸkisi kurabilme, yargılama ve sentez yeteneÄŸi geliÅŸir.
  • Erken ergenlik dönemiyle beraber genç, somut nesnelerin manipüle edilmesine baÄŸlı olmadan düÅŸünceleri manipüle edebilmekte olduÄŸunu kavrıyor.
  • Soyut teorileri ve kavramları anlamaya baÅŸlıyor ve gelecekle ilgili ideal projeler oluÅŸturabilme becerisine ulaşıyor.

Psikososyal bakış açısına göre ergenlik;

  • Gencin genetik olarak getirdikleri, toplumsal girdileri ve yaÅŸam deneyimleri yeniden düzenlenir.
  • Bu yapıların tümü üzerinde tek, kiÅŸisel bir yapı oluÅŸturmak üzere, yani ego kimliÄŸini oluÅŸturmak üzere yeniden çalışır genç.
  • Bu çalışma “kimlik bunalımı” (identity crisis) olarak adlandırılır.

Ergenlikte ruhsal-sosyal gelişim ve ergenin duygu ve davranışına yansımaları

ErgenliÄŸin baÅŸlangıcı biyolojik bir olayla veya buna öncülük eden belirtilerle kendini gösterir. Ancak bitiÅŸini bu ÅŸekilde bir biyolojik karşılıkla belirleyemeyiz.  BuluÄŸa erme fizik cinsel olgunlaÅŸma ve eÅŸlik eden fizik üreme yeteneÄŸidir ve ergenlik boyunca sürecek bir dönemi harekete geçirir. Ergenlik deneyimleme-pratik yapma, böylece yeniden düzenleme dönemidir. Genç geçmiÅŸ psikolojik geliÅŸimini bugün içinde bulunduÄŸu fizik cinsel olgunluk düzleminde yeniden gözden geçirir, yeniden ÅŸekillendirir, geçmiÅŸi ve bugünkü deneyimlerini bütünleÅŸtirir ve böylece psikolojik yapısı eriÅŸkin yaÅŸamda da kendine yetecek, kendi ayakları üzerinde durmasını saÄŸlayacak yeni bir ÅŸekle kavuÅŸmuÅŸ olur. Dönemin sonunda genç biyolojik ve toplumsal üreticilik yeteneÄŸini kazanmış olur. Bu süreci yaÅŸarken kimi zaman duraksamalar, sanki genç her ÅŸeyi askıya almış, durdurmuÅŸ gibi görüntüler karşımıza çıkabilir. Zaten bu nedenle dönem bir “moratoryum” dönemi olarak da adlandırılır. YoÄŸun sıkıntı ve çatışmaların eÅŸlik etmediÄŸi günler-haftalarla sınırlı böyle durumlarda hemen endiÅŸeye kapılmak yersizdir. Bir çocuk veya gencin kiÅŸiliÄŸinin ÅŸekillenmesinin hangi doÄŸrultuda gittiÄŸini tahmin etmek ve sürecin saÄŸlıklı veya sorunlu olduÄŸuna karar verebilmek için davranışlarının en az altı aylık bir zaman diliminde deÄŸerlendirilmesi gerekir. Gelip geçici dalgalanmalar henüz psikolojik olgunluÄŸa eriÅŸmemiÅŸ, ruhsal yapılarını güçlendirme çalışmalarını tamamlamamış olan gençlerde dinlenme, ara verme, ilerleyici adımlardan önce mola alma dönemleri olarak ele alınabilir. Aslında zamanını boÅŸ geçiriyormuÅŸ gibi görünen genç, iç dünyasında geçmiÅŸini gözden geçirip, kendini tanıma, isteklerini anlama, kendini diÄŸerlerinden ayırma, kendi olabilme, kendine özgü yollar bulma çalışması yapmaktadır. Birçok alanda kendini tanıma çabası, sonuçta kim olduÄŸunu, neler yapmak istediÄŸini, yetenek ve sınırlılıklarını, düÅŸünce ve inançlarını, deÄŸer yargılarını belirlemesini ve hedeflerini oluÅŸturmasını saÄŸlar.

Kimlik duygusunun kazanılması

KiÅŸinin toplumsal yerini, mesleksel konumunu ve cinsel kimliÄŸini tanımaya, yerine oturtmaya çalıştığı bir dönemdir gençlik ve bu çabaya “kimlik bunalımı” denir. Dönem boyunca genç “ben kimim?” sorusunun yanıtını arar. Nasıl göründüÄŸünü, nasıl bir insan olduÄŸunu, baÅŸkalarının gözünde ve kendi gözünde nasıl algılandığını araÅŸtırır durur. Bedeninde ortaya çıkan hızlı büyüme ve deÄŸiÅŸiklikler ona artık bir eriÅŸkin görünümü kazandırmıştır. BaÅŸlangıçta vücudunda ortaya çıkan bu deÄŸiÅŸikliklere uyum saÄŸlamak, ayak uydurmak zorundadır. Erkek çocuk kalınlaÅŸan sesine, kız çocuk yeni büyüyen göÄŸüslerine alışmaya çalışır. Hatta göÄŸüslerini saklamak için kambur duran genç kızları hepimiz görmüÅŸüzdür. Öyle enerjiktir ki genç, dürtüler öyle yoÄŸunlaÅŸmıştır ki, bir ilkokul çocuÄŸunda alıştığımız hızlı uyum gösterme, boyun eÄŸme özelliklerini onda görmemiz zorlaşır. Hızla öfkelenir. Yeni büyüyen bedeninde yeni ortaya çıkan duygularla tanışmakta, kendi cinselliÄŸinin farkına varmaktadır. Böyle olunca önceki dönemdeki gibi kendi duygularının üstünü örtmesi artık mümkün deÄŸildir. Kendini keÅŸfetme, kim olduÄŸunu anlama ve bağımsızlaÅŸabilme adımlarını hızla atmaya baÅŸlaması bu dönemin normal özelliklerinin baÅŸlamış olduÄŸunu bize gösterir.

Dönemin başında ortaya çıkan fizyolojik deÄŸiÅŸiklikler, örneÄŸin hormon salınımındaki hızlanma, gencin enerjisinin artması, kendi cinselliÄŸini duyumsaması gibi yaÅŸa özgü görüntülere neden olur ve aynı nedenle gençlerin öfkelenmeleri de kolaylaÅŸmıştır. Bu artan enerji ve coÅŸkusallık eriÅŸkin olgunluÄŸuna dönüÅŸmede yaÅŸamsal bir etki oluÅŸturur.

Ergenlik yıllarında zihinsel kapasitede de belirgin bir artış olur. Soyut kavramları anlayabilme neden sonuç iliÅŸkisi kurabilme, yargılama ve sentez yeteneÄŸi geliÅŸir. DüÅŸünme yeteneÄŸinin sınırları büyük ölçüde geniÅŸlemiÅŸtir. Bu yeni durum kimlik duygusunu geliÅŸtirebilmesi için uygun bir alt yapıyı gence saÄŸlar. Kimlik duygusunun kazanılması sürecinde; geçmiÅŸte yaÅŸanılmış olan çatışmalar yeniden yaÅŸanır. Bu dönemde kendine göre ne olduÄŸu ve ne olacağı ile, baÅŸkalarına göre kendisinin  ne olduÄŸu sorularına yanıt arar. Kimlik duygusunun üç öÄŸesi; cinsel, toplumsal, mesleksel kimliktir. Dönem boyunca dürtüler yoÄŸunlaşır, genç  bir kız ya da erkek olarak nasıl göründüÄŸünü, nasıl hissedip, nasıl davranması gerektiÄŸini anlamaya, kısacası kendi cinselliÄŸini tanımaya çalışır. Benzer ÅŸekilde toplum içindeki yerini, arkadaÅŸlar arasında üstleneceÄŸi rolleri, sosyal becerilerini, baÅŸkaları tarafından nasıl görünüp toplum içinde nasıl bir yer bulabildiÄŸini anlama çabasındadır. Belli bir mesleÄŸe yönelme kimlik duygusunun önemli bir öÄŸesidir. Kimlik duygusunun geliÅŸimi, tüm ruhsal yapıların yeniden ÅŸekillenmesi, çocuÄŸun zihninde bölük pörçük duran duyguların ve düÅŸüncelerin bütünleÅŸtirilerek daha saÄŸlam bir yapıya dönüÅŸtürülmesi anlamına gelir. Dönemin oldukça uzun bir çalışma gerektirdiÄŸini unutmamak gerekir. Bu saÄŸlam yapı oluÅŸana dek genç oldukça kırılgan, hassas bir dönemden geçer. Kendisine olan ilgisi artmıştır, benmerkezcidir. Sürekli kendisi ile meÅŸguldür. Aynanın karşısından ayrılmaz. Gözünü, kaşını, aÄŸzını, burnunu, vücudunun nasıl göründüÄŸünü inceler durur. BeÄŸenmediÄŸi bir yanını gördüÄŸünde telaÅŸa kapılır. Tek tek saptadığı olumsuzlukları genelleÅŸtirir. Böyle anlarda olumlular geçerliliÄŸini kaybeder. Bir anda yetersizlik duygusu ortaya çıkabilir. Yüzündeki bir tane sivilce nedeniyle dünyanın sonu gelmiÅŸ duygusuna kapılabilir. Beden görünümünü, beden sınırlarını keÅŸfetmeye çalışmanın yanı sıra, genç düÅŸünce ve duygularını da anlamaya çalışır. BeÄŸenilerini, eÄŸilimlerini, yetenek ve sınırlılıklarını anlayabilmesi için, arkadaÅŸlarının olduÄŸu ortamlarda kendini sınaması gerekir. Bu durum hem akademik alanda, hem de sosyal alanda kendi yeterliliÄŸini anlamaya çalışması anlamına gelir. Nasıl konuÅŸtuÄŸu, elini kolunu nasıl koyacağı, duygularını nasıl ifade edeceÄŸi, kendi düÅŸüncelerini nasıl savunacağını düÅŸünüp durur. Aynı zamanda nasıl göründüÄŸünü de dert eder. BaÅŸkaları, özellikle arkadaÅŸları onu nasıl görmektedir? Yeterince beÄŸenilip onay görmekte midir,  sevilip aranmakta mıdır? ArkadaÅŸlarının arasında grup içinde kendini göstermek, sesini duyurmak, önemsenmek gereksinimi vardır. Hangi rolde iyi ve yeterli, hangi rollerde sınırlı olduÄŸunu belirleme çabaları içindedir. Bu saptamalar onu kimi zaman yüreklendirir, isteÄŸini arttırır, kimi zaman da vazgeçmeye, geri durmaya iter. Böylece genç kendi sınırlarını keÅŸfeder ve gerçekçi hedeflere yönelebilir. Bu hedefler mesleki olanları içerdiÄŸi kadar, yaÅŸamın bütün diÄŸer alanlarını da içermelidir. Okul yaÅŸantısı boyunca baÅŸarısız olmuÅŸ, çalışma ve üretmenin tadını yakalayamamış, hiçbir mesleki amaç geliÅŸtirememiÅŸ bir gencin durumu ne kadar kaygı vericiyse, tüm gençliÄŸini ders çalışarak geçirmiÅŸ, yaşıtları arasında az çok bir yer bulamamış, toplumsal sosyal alanlarda kendi rolünü ve yerini saptayamamış bir gencin durumu da, okulda çok baÅŸarılı olsa da kaygılanmamızı gerektirebilir.  “Kimlik bunalımı” her gencin deÄŸiÅŸik yoÄŸunlukta yaÅŸadığı doÄŸal bir süreçtir. Bu süreç boyunca duygu ve davranışlarında deÄŸiÅŸiklikler göze çarpar, iç dünyasında yürütmekte olduÄŸu çalışmaların dışa vurumudur bu deÄŸiÅŸiklikler. Eskisine göre daha hırçın, daha alıngandır. ArkadaÅŸlarına yönelmiÅŸtir. Kendisiyle ve arkadaÅŸlarıyla aşırı meÅŸgul olması, dışardan bakıldığında bencilleÅŸtiÄŸi düÅŸüncesini doÄŸurabilir.  Anne babalar çocuklarını “bizden uzaklaÅŸtın, aklın hep baÅŸka yerlerde, evde yeterince sorumluluk almıyorsun,......” ÅŸeklindeki cümlelerle eleÅŸtirebilirler. Çocuklarının günün modasına uymaya çalışması, eriÅŸkinlerin hiç de beÄŸenmeyeceÄŸi bir giyim tarzı ve saç stilini benimsemesi, gürültülü müzikler dinlemesini aileler yadırgayabilir. Hatta endiÅŸeye kapılabilirler. Oysa bu görüntüler dönemin normal özellikleridir. Dönem boyunca çocuÄŸumuzun duygularında önceden kestiremeyeceÄŸimiz hızlı dalgalanmaların olduÄŸunu görebiliriz. Birkaç dakika önce neÅŸeyle etrafta dolaşırken, bir arkadaşı ile yaÅŸadığı ufak bir sorunun ardından tümüyle karamsar, üzüntülü, sinirli bir görüntü verebilir. Duyarlıdır. Bir öÄŸretmeninin bir sözünden kendini aÅŸağılanmış hissedebilir. Ani tepkiler verip öfkelenen gençlerin yanı sıra, hızla içine dönen, duygusallaÅŸan, kendini geri çekenler de vardır. Duygulardaki bu dalgalanmalar, zaman zaman ortaya çıkan yetersizlik duyguları, eleÅŸtiriye duyarlılık, zaman zaman kendinden kuÅŸkuya düÅŸme dönemin normal sıkıntılarıdır. Dürüstlük, doÄŸruluk, tutarlılık arayışı vardır. Bir yandan da çevreye uyum saÄŸlama, arkadaÅŸları arasında yer edinme, tanınma ve onaylanma gereksinimi vardır. Genç deÄŸiÅŸik ortamlarda kısmen deÄŸiÅŸik roller içinde bulunabileceÄŸini, deÄŸiÅŸik tutumlar sergileyebileceÄŸini kabul etmekte zorlanır. DüÅŸünce ve inançlarına sıkı sıkıya baÄŸlıdır, idealisttir. Sorunları nedeniyle izlediÄŸim bir genç bir  keresinde “deÄŸiÅŸik arkadaÅŸ grupları içinde deÄŸiÅŸik düÅŸüncelere katılmış gibi yapıyorum. Hangisinin benim düÅŸüncem olduÄŸunu bilmiyorum. Kendimi kimi zaman iki yüzlü gibi hissediyorum” demiÅŸti. Bu sözler, deÄŸiÅŸik zamanlarda deÄŸiÅŸik duyguları yaÅŸamanın, veya farklı görüÅŸlere esnek yaklaÅŸabilmenin onda bir sadakatsizlik duygusuna neden olmasından kaynaklanıyordu. Gençlik dönemi bir alıştırma dönemidir. DüÅŸünceler son ÅŸeklini alıp yerine oturana dek deÄŸiÅŸik görüÅŸlere yaklaÅŸma, onları tanıma çabaları olaÄŸan hatta saÄŸlıklıdır. Aynı zamanda gençler deÄŸiÅŸik ortamlarda deÄŸiÅŸik biçimde davranmalarını da yadırgayabilirler. Oysa böyle davranmamız özünde aynı kiÅŸi olduÄŸumuz, bizi biz yapan deÄŸiÅŸmez özelliklere sahip olduÄŸumuz gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmez. DeÄŸiÅŸik ortamlarda deÄŸiÅŸik davranışlar sergileyebiliriz. ÖrneÄŸin arkadaÅŸlarımız arasında çok daha rahat olur, espriler yapar, her hareketimize dikkat etmek zorunda hissetmeyiz. Ama sınıf ortamında, büyüklerimizin yanında daha farklı, ciddi, dikkatli davranabiliriz. Bu bizim tutarsız, iki yüzlü olduÄŸumuzu göstermez. Her iki durum da bize aittir. Hatta deÄŸiÅŸik durumlarda deÄŸiÅŸik rollere girebilme esnekliÄŸi uyum kapasitemizi de gösterir. Ama genç kimi zaman bunu böyle algılayamaz, birbirinden farklı duygu ve düÅŸünceleri bir bütünün parçaları olarak göremez, kendini bölünmüÅŸ hisseder.

Kimlik oluÅŸumu sürecinde çocukluk yaÅŸantılarının etkileri

SaÄŸlıklı bir kimlik oluÅŸumu geçmiÅŸ çocukluk yaÅŸantıları ile yakından iliÅŸkilidir. Bebeklikte temel güven duygusu yeterince oluÅŸmuÅŸ bir genç gelecekte iyi ÅŸeylerin olabileceÄŸi, zamanın iyi ÅŸeyler getirebileceÄŸi konusunda umut besleme yeteneÄŸine sahiptir. Gencin kimliÄŸini oluÅŸturma sürecinde umut duygusuna gereksinimi vardır. Umudun yitirildiÄŸi durumda mücadele etme gücü de olmaz. Karşılaşılan tüm zorluklar yaygınlaÅŸtırılır, kötümser, karamsar yaklaşımlar, umutsuzluk ve vazgeçme ile birliktedir. Umut yitimi ilerlemenin önündeki en önemli engellerdendir. Özerklik-karar verebilme, giriÅŸimcilik-merak duygusu, çalışma ve yapıcılık-yeterlilik duygusu ile iliÅŸkilidir. Ergenlik dönemi boyunca genç birçok rol seçeneÄŸi içinde denemeler yaparken, bu rollerden bazılarını seçip kendisine yön verebilecek bir karar verme becerisine sahip olmalıdır. Çocukluk yılları boyunca aşırı kontrol edilmiÅŸ, aşırı korunmuÅŸ, edilgen olmaya alışmış bir genç zamanı geldiÄŸinde karar vermekte güçlük çeker ve attığı her adımda kendini bir ikilem içinde bulur. Utanma veya kendinden, yaptıklarından, kararlarından kuÅŸkulanma iÅŸini büyük ölçüde zorlaÅŸtırır. Çocukluk yıllarında aşırı kurallarla büyütülmüÅŸ, soruları geri çevrilmiÅŸ, ayıplanmış, suçlanmış bir gençte de merak duygusu yetersiz kalır. Böyle gençler giriÅŸim yapması gereken durumlarda geliveren, hiç rahat vermeyen suçluluk duyguları nedeniyle etkinliklere dahil olmaktan kaçınabilirler. Gençlik boyunca zaten kendini sürekli göz altında tutup, zaman zaman da ağır biçimde eleÅŸtiren, yetersiz olduÄŸunu hisseden genç, bir de çocukluktan bu tür miraslar getirmiÅŸse, ağır suçluluk duyguları baÅŸ edemeyeceÄŸi zorlukların nedeni olabilir.

Ä°lkokul yıllarında her çocuÄŸun becerilerini kullanmaktan tat almayı öÄŸrenmesi, kendini iÅŸe yarar hissedebilmesi ve baÅŸkalarının takdir ettiÄŸi, onayladığı yeteneklerini keÅŸfetmesine özellikle dikkat etmek gerekir. Bu yıllarda hep baÅŸarısız olmuÅŸ, bu nedenle çalışma ve sonuçta da yaptıklarından tat alma alışkanlığını kazanamamış bir çocuÄŸu ergenlikte önemli tehlikeler bekler. Ä°yiler arasında bir yeri olmadığı, hiçbir zaman baÅŸarılı olamayacağı, beÄŸenilmeyeceÄŸi, hatta azarlanıp, dışlanacağını düÅŸünen genç için tek seçenek kötüler arasında yer almak olur, çünkü kimse boÅŸlukta kalmaya dayanamaz. Kendine benzer özellikler taşıyan gençlerle bir araya gelerek, onaylanmayacak, kendine zarar verebilecek etkinliklere katılması hiç ÅŸaşırtmamalıdır. Bu nedenle çocukluk yılları boyunca kazanılacak yeterlilik duygusunun önemi çok büyüktür. Tersine aÅŸağılık duygusu geliÅŸtiyse risk altındaki bu çocukların geçmiÅŸ kırgınlıklarının onarımı için gençlik döneminde yeni bir ÅŸans sunulabilir.

Kimlik bocalaması

“Kimlik bocalaması” bunalımın ağırlaÅŸması, geçici de olsa uyumun oldukça ağır biçimde bozulmasıdır. ÇeÅŸitli etmenler, kimlik oluÅŸumu sürecinde gencin ruhsal dengesinde ciddi bozulmalara neden olabilir. Hepimiz hayata avantaj ve dezavantajlarla doÄŸarız. Kendimizi iyi hissetmemiz olumlu ve olumsuz koÅŸullarımız içinde saÄŸlıklı bir dengeyi oluÅŸturabilmemize baÄŸlıdır. Kimi etmenler bu dengeyi oluÅŸturmakta zorluk yaratır. Bunlar doÄŸuÅŸtan gelen, mizaçla ilgili, yapısal ve bireyin kendine ait etmenler olabileceÄŸi gibi, sonradan oluÅŸan yaÅŸamla ilgili etmenler de olabilir. Çocukluk yaÅŸantıları ve geliÅŸim özellikleri, içinde yaÅŸadığımız ailemize ait kimi özellikler, sorun ve çatışmalar, okul, arkadaÅŸlar, sosyal çevre ve toplumsal sorunlar bu dengenin oluÅŸturulmasında etkili olabilir. Kimlik bocalaması da bu tür sorunlar nedeniyle gencin kimlik duygusunun geliÅŸmesinde ciddi sorunlar yaÅŸandığının bir göstergesidir.

Kimlik bocalamasının belirtileri;

  • aşırı uçlara sapma
  • ağır cinsel kuÅŸkular
  • yetersizlik duyguları
  • bunaltı ve panik durumları
  • anne-babaya, topluma aşırı karşı gelme
  • “ters kimlik” belirtileri ÅŸeklinde sıralanabilir.

Kimlik bocalaması ergenin dönemin gerektirdiÄŸi görevleri yerine getirmekte ciddi bir ÅŸekilde zorlandığının göstergesidir. Genç ve ailesi için profesyonel bir yardım alma gereksinimi doÄŸar.

Ä°kinci bireyleÅŸme süreci olarak ergenlik

Ä°nsanın biyolojik doÄŸumu dünyaya gelmesiyle gerçekleÅŸir. Psikolojik doÄŸumun ise üçüncü yaÅŸların sonunda annesi ile ikili iliÅŸkiden kurtulması, kendini ayrı bir birey olarak duyumsaması, kendi sınırlarını diÄŸerlerinden ayırması ile gerçekleÅŸtiÄŸi kabul edilir. Toplum içine ayrı bir birey olarak doÄŸabilmek için ergenlik sonunu beklemek zorunda kalacaktır. Genç ancak, anne ve babasından ayrılıp kendi doÄŸrularını yetenek ve sınırlılıklarını, deÄŸer yargılarını, düÅŸünce ve inanışlarını belirleyerek ve kendisi için belli bir ülkü oluÅŸturup bir amaca yönelerek toplumsal anlamda ayrı bir birey olmayı baÅŸarmış olur. Kimlik duygusunun saÄŸlıklı oluÅŸması için bireyleÅŸme sürecinin tamamlanması gerekir. Gençlik dönemi ikinci bireyleÅŸme dönemi olarak da adlandırılır (ilk bireyleÅŸme üçüncü yaÅŸ sonunda tamamlanır). BireyleÅŸme süreci birbiriyle yakından iliÅŸkili iki yaÅŸantıyı içine alır;

  • ebeveynden ayrılma ve vazgeçme,
  • aile dışında ebeveynin baÅŸka karşılıklarını bulma.

GeliÅŸimsel görev “bağımsızlaÅŸma”dır. Bunun baÅŸarılabilmesi için gencin anne babasına eski bağımlılığını bırakması; onlardan belli ölçüde uzaklaÅŸarak, kendini, onları, yaÅŸamı ÅŸimdi daha büyümüÅŸ ve geniÅŸlemiÅŸ düÅŸünme, yargılama, sentez yapabilme yeteneÄŸini kullanarak yeniden gözden geçirmesi gerekir. Anne babadan bu uzaklaÅŸma gereksinimi genci aynı zamanda aniden gelen bir boÅŸluk içinde bırakır. Eskisi kadar bağımlı olma iznini zaten yaÅŸam da vermez gence. Evde sık sık çocuklarımıza “sen artık büyüdün, çocuk gibi davranma” mesajını içeren sözler söylemez miyiz? Bu nedenle bağımsızlaÅŸma hem bir gereksinim, hem de bir zorunluluk olarak gencin karşısına birdenbire çıkmıştır, ve genç bir anlamda bir yalnızlık içine düÅŸürmüÅŸtür. Åžimdi bu yalnızlık ve boÅŸluÄŸu dolduracak yeni iliÅŸkilere gereksinim vardır. Genç iliÅŸki gereksinimini doyurmak, boÅŸluk duygusundan kurtulmak, öz saygısını destekleyebilmek için arkadaÅŸlarına yönelir.

BağımsızlaÅŸma yakınları ile tüm baÄŸlarını koparma anlamına gelmez. Tersine önceki yıllarda saÄŸlıklı baÄŸlanma yapabilmiÅŸ gençlerin bağımsızlaÅŸma adımlarında daha az zorluk yaÅŸadıkları, çok ağır çatışma ve sorunlara gerek olmadan sakin ve rahat bir ÅŸekilde kendi sınırlarını ebeveynlerinden ayırarak, ayakları üzerinde duracak duruma gelebildikleri kabul edilir. Ergenlik dönemi boyunca bağımsızlaÅŸma yönünde çalışması gerekir gencin ve bu nedenle “sanki bağımsızmış gibi” davranır. SaÄŸlıklı ilerleyen bir süreçte genç adam yerine konmak ister, sözünü geçirebilmek için kimi zaman biraz isyankar davranır, bunlar kendi düÅŸüncelerini ayırma çabalarıdır. Ancak dönemin sonuna kadar gerçek bağımsızlık henüz söz konusu olmadığından, gencin ruhsal yapıları yeterli olgunluÄŸa eriÅŸmediÄŸinden zaman zaman anne babasına yeniden yaklaşıp onların desteÄŸini almak ihtiyacı duyar. Bu bir nevi yakıt ikmalidir, bir süre dışarıda yeni rollerde kendini denemiÅŸ, kimi zaman baÅŸarılı hissedip, kimi zaman da engellenme ve hayal kırıklığı yaÅŸamış ve bunları yaparken biraz da gücü tükenmiÅŸ olan genç, ÅŸimdi yeniden güven depolamak için en yakını olan kiÅŸilerin yardımına koÅŸacaktır. Anne babaların gençle iliÅŸkilerini, gencin gerektiÄŸinde biraz uzaklaÅŸmasına, ama sonra da kendilerine yeniden yaklaÅŸmasına izin verecek bir sıcaklıkta tutmaları dönemin daha az sancılı ve daha saÄŸlıklı geçirilebilmesi açısından çok önemlidir.

BireyleÅŸme süreci salınımlı bir süreçtir. Yani genç bir yönden diÄŸer bir yöne, bir kutuptan diÄŸerine gidip gelmeler gösterir, birbirine karşıt duygular yaÅŸanır. Genç sevgi ile nefret duyguları arasında gider gelir. Bir yanda bağımsızlık çabaları, diÄŸer yanda bağımlılık arayışı vardır. Erkeksi yönleriyle kadınsı yönlerini tanımaya çalışır. Uçlarda dalgalanmalar yaÅŸ için olaÄŸandır. BireyleÅŸme süreci boyunca, deÄŸer yargıları, ahlak kuralları, kısacası gencin vicdanı da önemli deÄŸiÅŸikliklere uÄŸrar. BireyleÅŸme süreci tamamlanana kadar aşırı doÄŸruculuk, yargılarında keskinlik, mutlak doÄŸrulara inanma, yüceltme ve deÄŸersizleÅŸtirmeler, esnek olmayan kurallar söz konusudur. Dönem boyunca katı tutumlar esnetilir ve deÄŸer yargıları daha olgun, yumuÅŸak bir biçim alır.

BireyleÅŸme süreci boyunca genç, geçmiÅŸteki ebeveynini ÅŸimdi daha gerçekçi bakış açısıyla yeniden deÄŸerlendirir. Çocukluk ideallerini geride bırakır. Böylece anne babasından onların mükemmel olmalarını beklemeyi de bırakır. Onları iyi yönleri ve kusurları ile kabullenebilecek bir olgunluÄŸa eriÅŸir. Åžimdi hem kendine iliÅŸkin, hem de yakınlarına iliÅŸkin ülkülerini dış gerçeÄŸe uyacak ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirir. EÄŸer kendi potansiyeline uygun gerçekçi ülküsel amaçlar içselleÅŸtirilirse “özgüven duygusu” sürdürülebilir. Olgunluk derecesi; “bireyleÅŸme sürecinin” ne kadar ilerlediÄŸine baÄŸlıdır. BireyleÅŸme “büyüyen insanın ne yaptığı ne olduÄŸu konusunda giderek artan sorumluluk alması” anlamına gelir. Tüm sorumluluÄŸu ebeveyne ve diÄŸer önemli kiÅŸilere yüklemek, bunları karşı konamaz olarak algılama, amaçsızlık ve yabancılaÅŸma  ile sonuçlanır. Karşı koyabilme olgunlaÅŸmanın göstergesidir. Ebeveynden saÄŸlıklı ayrışmada yetersizlik olduÄŸunda, bu durum gençlik döneminin bitimine kadar çözümlenemezse, yani insan ebeveyninden kendini biraz uzaklaÅŸtırıp, kendini ve onları olumlu ve olumsuz yönleriyle tanıyıp kabullenmeyi baÅŸaramazsa, çeÅŸitli sorunlar kendini gösterir. Böyle bir kiÅŸi ya eriÅŸkin yaÅŸamın gereklerini yerine getiremeyecek bir bağımlılık içinde kalır. Birçok eriÅŸkin rolünde aksamalar ortaya çıkar. Kendi doÄŸruları, kendi kararları yoktur. DiÄŸer bir olasılık da ebeveyni ve dolayısıyla kendisi ile çatışmalarını çözememiÅŸ, onları ve dolayısıyla kendisini olduÄŸu gibi kabullenememiÅŸ ve deÄŸiÅŸtirme çabalarını bırakamamış, olumsuz duyguları olumlu olanlarla bütünleÅŸtirememiÅŸ bireylerde ortaya çıkar. Kendini içsel olarak onlardan ayırmadaki güçlük nedeniyle, fiziksel olarak uzaklaÅŸtırma, kaçma, deÄŸersizleÅŸtirme, itibardan düÅŸürme, yaÅŸadığı ÅŸehri, ülkesini bırakıp gitme gibi çözümler oluÅŸturulur. Ancak bu ÅŸekildeki uzaklaÅŸmalar da gerçek bir bütünlük duygusu, iç huzuru ve özgüven duygusunu içinde barındırmaz, tedirginlik ve sorunlar sürer gider.

Ebeveynin rolü

Gencin kimliÄŸini oluÅŸturma, ruhsal ve duygusal olarak farklı bir kiÅŸi olma çabasının baÅŸarılı olması için ebeveynin de desteÄŸi gerekir. Kendi bireyleÅŸme sorununu çözümlememiÅŸ ve belli bir düzeyde duygusal olgunluÄŸa ulaÅŸmamış ebeveyn çocuÄŸun bağımsız olarak düÅŸünmesini bir tehdit olarak algılar. Ergenlik boyunca hem genç hem de ailesi neredeyse eÅŸit güçte bir kriz yaÅŸarlar. Genç yeni bastıran yoÄŸun duyguların etkisi altındadır. EriÅŸkin durumundaki ebeveyn yaÅŸamını anlamlı, kendini ruhsal ve sosyal açıdan üretken ve deÄŸerli hissedebilmek için en deÄŸerli olan, kendini adadığı çocuklarının ÅŸimdiki durumları ve baÅŸarıları ile yoÄŸun olarak ilgilenmektedir. Çocukların baÅŸarısı onların baÅŸarısı, çocukların sorunları ise onların sorunlarıdır adeta. Yaptıklarıyla övünür, yapamadıklarında baÅŸarısızlık, hatta suçluluk hissederler.

Ebeveyn de ergenle eÅŸit güçteki bir krizi yaÅŸamakta olduÄŸundan, çocuÄŸun bireyleÅŸme ve özerklik yönündeki çabalarını sabote edebilir. Böylece duygusal anlamda bir kayıptan kaçınmış olur, kendisini yaÅŸlanma ve rollerin yeniden deÄŸiÅŸmesi konusunda rahatlatabilir. Kendi bireyleÅŸme sorununu çözümlememiÅŸ bir ebeveyn kontrolü ve gücü elinden bırakmak istemez. ÇocuÄŸun bağımsız olarak düÅŸünmesini bir tehdit olarak algılar. Bilerek veya istemeden engeller koyar.

Yaşıt Grubu:

Yaşıt grupları erken çatışmalarını çözümlemeye çalışan gence yargılayıcı olmayan bir destek saÄŸlar. Yaşıt ve grup iliÅŸkilerinde “pratik yapma niteliÄŸi” vardır. Bu zaman için oluÅŸturulur, sürekli bir baÄŸlantıyı gerektirmez. Bu özellik bazen anne babalarda endiÅŸeye eden olur. Gencin sürekli arkadaÅŸ ya da sevgili deÄŸiÅŸtirmesi, sebatsızlık, tutarsızlık gibi deÄŸerlendirilebilir. Özellikle kız erkek arkadaÅŸlığında ahlaki kaygılar ortaya çıkabilir. Oysa bu yaÅŸtaki arkadaÅŸlıklarda gerçek bir cinsellikten çok karşı cinsle iliÅŸkide kendini, karşı cinsi tanımak, duygularını ayrımlaÅŸtırmak, sınırlarını belirlemek gibi amaçlar ön plandadır. Ergenlerin yaşıt grubuna katılımları, arkadaÅŸ aramaları birçok nedenden dolayı bir gereksinimdir, bir zorunluluktur. Yaşıt grubunun ya da  arkadaşın  önemini artırarak  yavaÅŸ yavaÅŸ ebeveynlerin yerini alması ergenlik döneminin bir gereÄŸidir. Bunu deÄŸerlendiremeyen anne babalar çocuklarının kendilerinden uzaklaÅŸmalarını, sürekli yaşıtlarının yakınında oluÅŸlarını, kaygı ve kuÅŸku ile karşılayabilir. Hele kendi ayrışma sorunlarını çözememiÅŸ ebeveynlerde, çocuklarının uzaklaÅŸma eÄŸilimleri yoÄŸun kaygıya  neden olabilir. Bir de üstelik gençler evdekilere yabancılaÅŸmış gibi davranırlar. Anne babaya yönelik eleÅŸtirilerin dozu artar, bunlara katlanmak kimi zaman gerçekten zor olur. “Benim çocuÄŸum böyle deÄŸildi arkadaÅŸlarından etkilendi, kötü arkadaÅŸları onun da huyunu bozdu” benzeri yakınmalar hiç de az deÄŸildir. Oysa arkadaÅŸların genç için, geliÅŸimi destekleyici, yeniden yapılanmayı kolaylaÅŸtırıcı iÅŸlevleri vardır.

Gençlik dönemi çok olumlu özellikleri içinde barındırır. YaÅŸam boyunca yaratıcılığın en yüksek olduÄŸu, duyguların coÅŸkuyla yaÅŸandığı, idealizmin, doÄŸruluk ve dürüstlük arayışının ve içtenliÄŸin en belirgin olduÄŸu bir dönemdir. Böyle bir süreçte arkadaÅŸ ortamı esprinin, yaratıcılığın, empati-eÅŸduyum gibi olumlu özelliklerin bolca yaÅŸandığı bir alan olma özelliÄŸi taşır. Anne babasından uzaklaÅŸan genç bir ölçüde boÅŸlukta kalmıştır. Birdenbire geliveren bir hüzün duygusu, nedenini bilmediÄŸi bir iç sıkıntısı gencin yakasına yapışıverir. Böyle bir kayıp ile baÅŸa çıkmaya çalıştığı bir sırada arkadaÅŸları bir can simidi gibi imdadına koÅŸarlar. Bir ayna gibi iÅŸlev görür adeta yaşıtlar. Onların arasında bir çok gözlem yapma, deÄŸiÅŸik tutum ve davranışları deneme olanağı bulur ve görgüsü artar. ArkadaÅŸlar bir tür geçiÅŸ nesnesi iÅŸlevi de görürler. Ebeveyninden kendini ayırma gayreti içinde olan gence dış dünya ile bütünleÅŸmede, topluma katılabilmede aracılık ederler, deneyim olanağı saÄŸlarlar. Duygulardaki dalgalanmalar arkadaÅŸ iliÅŸkilerinde de kendini gösterir. Genç bir an çok baÄŸlandığı arkadaşından ertesi gün uzaklaÅŸabilir. Hızla baÅŸlayıp, hızla biten aÅŸklar yaÅŸanabilir. Böyle deÄŸiÅŸik duyguların yaÅŸanması, giderek gencin kırılganlığının, alınganlığının azalmasını, onun olgunlaÅŸmasını, deneyim kazanmasını, kendi sınırlarını ve diÄŸerlerininkini tanımasını ve ayırt etmesini mümkün kılar. Bir gruba ait olma duygusu da dönem boyunca çok önemlidir.

Ebeveynden bir ölçüde uzaklaÅŸma, daha çok arkadaÅŸları ile vakit geçirmeyi isteme dönemin normal özelliÄŸidir ve kaygılanmayı gerektirmez. Ancak kimi gençlerin kendilerinden veya ailenin tutumundan kaynaklanan nedenlerle, dış dünyaya açılmada isteksiz davrandığı, anne babasının dizinin dibinden ayrılmadığı durumları da görürüz. Böyle durumların nedenlerini anlamaya çalışmakta yarar vardır. Çünkü karşı koyabilme olgunlaÅŸmanın bir gereÄŸidir. Böyle ergenler, bir ölçüde baÅŸkaldırma ve karşı koyma yoluyla kendi bireysel sınır ve eÄŸilimlerini keÅŸfetmek yerine, uyum ve boyun eÄŸiciliÄŸin ağırlıkta olduÄŸu bir tutum sergilerler. Bu tür durumlarda kimlik duygusunun oluÅŸum süreci erken tamamlanır. Genç yeterince sorgulamadan, kolaycı bir yöne gitmiÅŸ, erken baÄŸlanma yapmıştır. Böyle oluÅŸmuÅŸ bir kimlik duygusu kendi içinde çeliÅŸki ve uyumsuzlukları barındırabilir. Genç aslında kendisine ait olmayan kimi düÅŸünceleri de benimsemiÅŸtir, ayrımlaÅŸma, kendini tanıma yetersiz kalmıştır. EriÅŸkin yaÅŸamdaki mutsuzluklar, gerginlikler, iliÅŸki sorunları, kendi kararlarını vermede yetersizlik, her alanda doyumsuzluk ve memnuniyetsizlik, iÅŸinden, eÅŸinden, yaÅŸamından sürekli yakınma gibi sorunlara neden olur.

Okul:

Okul ergenlik döneminde “geçiÅŸ nesnesi” iÅŸlevi görür. Gencin sadece dersleri öÄŸrendiÄŸi akademik bir ortam deÄŸildir. Sosyal becerilerin kazanılması, topluma katılarak bir birey olmanın hissedilmesi öncelikle okul ortamı içinde olur. Genç arkadaÅŸlarını en çok okul ortamı içinde bulur, yakınlaşır. Birçok yeni özdeÅŸim yapma olanağını da saÄŸlar okul. ArkadaÅŸlar yanı sıra, ebeveyninden uzaklaÅŸtığı için bir kayıp duygusu yaÅŸayan, biraz da boÅŸlukta hisseden genç için bir öÄŸretmenin yüceltilmesi örnek alınması çok sık rastladığımız bir durumdur. ÖÄŸretmene yapışma, ona hayranlık duyma, onun peÅŸinden gitme eÄŸilimi gençlerin sorunlarının çözülebilmesinde de çok önemli bir fırsat saÄŸlar. Ebeveyniyle çatışmak zorunda olan, bu nedenle sanki bağımsızmış gibi davranan, ama gerçekte yönlendirilmeye, rehberlik almaya büyük gereksinimi olan genç için öÄŸretmeni bir cankurtaran rolü oynayabilir. Maalesef okullarda yönetimin öÄŸrencilerden beklediÄŸi çoÄŸunlukla disipline uyma ve baÅŸarılı olma ile sınırlı kalmaktadır. Böyle bir beklenti etkin, sorgulayan, bazen de gürültücü bir sınıf ortamı yerine, pasif, boyun eÄŸen öÄŸrencilerden oluÅŸan bir sınıf ortamının yeÄŸlenmesi sonucunu doÄŸurabilmektedir. Bağımlı öÄŸrenci davranışı bağımsız olana yeÄŸlenir. Karşı koyanlar böyle bir sistem içinde dışlanır, ağır biçimde eleÅŸtirilebilir. EleÅŸtiriye duyarlılığın arttığı, grup içinde kabul görmenin öneminin arttığı, baÅŸkalarının gözündeki yerini sürekli sorgulayan bir genç için bu tür bir dışlanma ve eleÅŸtiri hiçbir olumlu etki saÄŸlayamaz. Tersine isyan duyguları içindeki gencin öfkesi ve uyumsuzluÄŸunda artış ortaya çıkar. Giderek durum bir kısır döngü haline gelebilir. Yönetimle sorunların gencin olumsuz tutumlarından kaynaklandığı kadar, okulun uygun yaklaşımlarla genci kazanmaya çalışmasındaki eksikliklerden de kaynaklandığına günlük pratikte sıkça tanık oluyoruz. Oysa ezberci öÄŸrenim, bağımlılığın desteklenmesi, gencin yaratıcılığını ve sosyal geliÅŸimini olumsuz etkiler. Sorunları olanların da tamamen toplum dışına itilmesine risklerin artmasına neden olur.

Akademik baÅŸarı ile ilgili alanların geliÅŸtirilmesi, diÄŸer alanların ihmal edilmesi baÅŸka önemli sonuçları da beraberinde getirmektedir. ÖÄŸrencilerin okullarda iÅŸbirliÄŸinden çok yarışmayı öÄŸrenmesi, arkadaÅŸlar arasında gerçek yakınlaÅŸma ve dayanışma duygularının geliÅŸmesinin önünde bir engel oluÅŸturmaktadır. Depresyonda olan bir hastama bir arkadaşı destek olmaya çalışırken, diÄŸer bir tanesi “boÅŸ ver yarışta bir kiÅŸi eksik olur” karşılığını vermiÅŸti. Sevgi ve destek olma duygusundan yoksun, sadece öne geçme ve yarışma duygularının beslendiÄŸi bir ortamda gençlerin rekabet duyguları kendilerini geliÅŸtirip baÅŸarılı olma deÄŸil, birbirini ezme, birbirinin önüne geçme ÅŸeklinde yönlendirilmekte, yapıcılıktan uzak, yıkıcılığın ön planda olduÄŸu bir ortam  oluÅŸturulmaktadır. Böyle bir ortamda okullarda öÄŸrencilerin sınıf geçme uÄŸruna kiÅŸilik bütünlüÄŸünü bozucu, çoÄŸunlukla pek dürüst sayılmayan yollara baÅŸvurması da yaygınlaşır.

ÖÄŸretimde bilgi kazandırmaya önem verilmesi, bu bilginin ne anlama geldiÄŸi üzerinde durulmaması da önemlidir. Genç insan çalıştığı iÅŸi anlamsız bulursa, toplum ve kendisi için bir deÄŸer taşımadığına inanırsa kendini iÅŸe yaramaz hisseder. “Çalıştığım iÅŸten hiçbir zevk almıyorum”, “çalıştıklarım ne iÅŸime yarayacak ki?”, “öÄŸrendiklerimizin ne anlamı var ki?”, “yaptığım iÅŸin kime yararı var ki?” gibi sorular zihnini kurcalar. Gençte isteksizlik, zevk alamama, boÅŸluk, anlamsızlık duyguları ortaya çıkar. Bir yandan da toplumda sürekli tüketim duygusu destekleniyorsa, bu durum sonuçta bireyin kendisini de yok edeceÄŸi, bir ÅŸey üretmeden sürekli harcama ve yok etme davranışına götürür. Bir grup gencin hiçbir toplumsal konuya, ciddi bir uÄŸraÅŸa ilgi duymadan sadece doyuma, eÄŸlenceye ve harcamaya yöneldiÄŸi ortamlara da ne yazık ki rastlıyoruz. Böyle bir ortamın gerçek bir doyumu saÄŸlayabilmesi olanaksızdır. Yaratıcılığın, üretkenliÄŸin önemini yitirdiÄŸi, hiçbir engellenmenin olmadığı, sınırsız bir alma eÄŸiliminin yaÅŸandığı bu tür durumlar, gerçek bir olgunlaÅŸmayı mümkün kılmaz. Bencillik, amaçsızlık, boÅŸluk, yabancılaÅŸma ve sonuçta mutsuzluk kaçınılmazdır.

SONLANIÅž

Ergenlik dönemi buluÄŸa erme ile baÅŸlar. Ancak bitimi için böyle bir biyolojik olay ya da belirleyici olmadığından hangi yaÅŸta sonlanacağını söylemek zordur. Gencin biyolojik ve toplumsal anlamda üretken hale gelmesi, kendi doÄŸrularını, yönünü belirleyip belli bir hedef doÄŸrultusunda kendi sorumluluklarını üstlenecek bir kapasiteye ulaÅŸması ergenliÄŸin bitmekte olduÄŸunun habercileridir. Dönemin sonunda dünyayı iyiler ve kötüler olarak ikiye bölmeyi bırakır genç. Siyah ve beyaz olarak algılamak yerine grilere izin çıkmıştır. Bu durum hem kendisini deÄŸerlendirirken, hem de yakınları ile ilgili düÅŸünce ve iliÅŸkilerinde deÄŸiÅŸikliklere neden olur. Yüceltme ve deÄŸersizleÅŸtirmeler ortadan kalkar. BireyleÅŸme süreci tamamlandığında, insan ebeveynini yeterince iyi olarak görebilmeye veya en azından kusurlarına karşı daha merhametli yaklaÅŸabilmeye baÅŸlar. GeçmiÅŸte yücelttiÄŸi, kimi zaman da çok kızıp deÄŸersizleÅŸtirdiÄŸi anne babası ÅŸimdi daha gerçekçi bir gözle deÄŸerlendirilir. Bireyin gerçekçi potansiyeline uygun ülküsel amaçlar (idealler) benimsenebilirse, eriÅŸkinlikte özgüven duygusu sürdürülebilir.

Birçok zaman eriÅŸkin yaÅŸlara geldiÄŸi halde ergen özellikleri gösteren kiÅŸilere rastlayabiliriz. Kararlarından memnun olmayan, kendini huzursuz, tedirgin ve mutsuz hisseden, sürekli iliÅŸkiler oluÅŸturamayan, hiçbir amaca tam olarak yönelemeyen, sadakatle baÄŸlanmayı gerçekleÅŸtiremeyen, belli bir olgunluk ve bütünlük duygusuna ulaÅŸmamış kiÅŸilerdir bunlar. Bu tür belirtiler ergenlik döneminin saÄŸlıklı olarak yaÅŸanıp sonlandırılmasında yetersizlik olduÄŸunun göstergesidir. Yani böyle kiÅŸiler kendini diÄŸerlerinden ayrımlaÅŸtırmada, kendi sınırlarını belirlemede, kendi yetenek ve sınırlılıklarının bilincine varıp olumlu ve olumsuz öÄŸeleri bütünleÅŸtirmede yetersizlik gösterirler. KiÅŸiler arası iliÅŸkilerde baÅŸarısız olurlar, çünkü esneklikleri yoktur. DiÄŸerlerini de iyi ve kötü yanları ile kabullenemezler. Süreklilik duygusu yetersiz kalmıştır. GeçmiÅŸlerini iyi ve kötü yönleri ile kendilerinin bir parçası olarak görüp kabullenmekte zorlanırlar. Yani ergenlik boyunca hem yeterli deÄŸiÅŸimleri gerçekleÅŸtirememiÅŸ, hem de geçmiÅŸle saÄŸlıklı baÄŸlantıları yerine oturtup süreklilik duygusuna eriÅŸememiÅŸlerdir.  Böyle deÄŸiÅŸmiÅŸ ve geliÅŸmiÅŸ bir ruhsal yapının varlığında saÄŸlıklı bir kimlik duygusunun yerleÅŸmesi de eksik kalmıştır. BireyleÅŸme sürecini saÄŸlıklı bir ÅŸekilde tamamlayabilen kiÅŸiler ise, ÅŸimdi geçmiÅŸle daha saÄŸlıklı baÄŸlar oluÅŸturabilirler. Kendi geçmiÅŸiyle barışmış, kendine ait olduÄŸunu bildiÄŸi doÄŸrularına ÅŸimdi daha gerçek baÄŸlarla sarılmıştır. Kısacası bireyleÅŸme ve kimlik duygusuna ulaÅŸma, yakınlaÅŸmayı mümkün kılar, sadakat ve baÄŸlanma duygularını geliÅŸtirir, pekiÅŸtirir. Böylece insan karşı cinsle daha saÄŸlıklı yakınlaÅŸmalar yaÅŸayabilir, aidiyet duygusu geliÅŸir, deÄŸer yargıları, düÅŸünce ve inançlarında bir tutarlılık ve süreklilik oluÅŸur.

KAYNAKLAR

  1. Atabek E. (1997). KuÅŸatılmış Gençlik, 16. Basım, Altın Kitaplar, Ä°stanbul.
  2. Bird HR(1995) Psychiatric Treatment of Adolescent. Kaplan HI, Sadock BJ (ed) Comprehensive Textbook of Psychiatry, Williams & Wilkins, Baltimore, p 2439-2446
  3. Blos P, (1968) Character formation in adolescence. Psychoanalytic  Study of the Child, 23, 245-263
  4. Blos P (1979) The Adolescent Passage. New York: Int. Univ. Press
  5. Blos P. (1967) The Second Individuation Process of Adolescence. The Psychoanalytic Study of the Child, 22, 162-186
  6. Colarusso C.A. (1990) The Third Individuation. Psychoanal Study Child 45:179-94
  7. Dereboy Ä°.F. (1993) Kimlik Bocalaması: Anlamak, Tanımak, Ele Almak. Malatya Özmert Ofset.
  8. EkÅŸi A. (1999) Adolesan Ruh SaÄŸlığı ve GeliÅŸimi. Ben Hasta DeÄŸilim. Çocuk SaÄŸlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü. EkÅŸi A. (ed.) Nobel Tıp Kitabevleri, Ä°stanbul. Sf.125-154
  9. Eryüksel G (1996) Ana-baba ve ergen iliÅŸkilerinin davranışsal aile sistemleri modeline göre deÄŸerlendirilmesi. Türk Psikoloji Dergisi 11(38):1-17
  10. Freud S (1914) On Narcissism. In: The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud (Vol. 14, pp.67-102) London: Hogart press. (Original work published 1957)
  11. Grotevant H.D, Cooper C.R (1986) Individuation in family relationships: a perspective on individual differences in the development of identity and role-taking skill in adolescence. Hum.Dev. 29:82-100
  12. Kaplan H.I., Sadock B.J; Grebb JA (1994) Adolescence. Synopsis of Psychiatry. Seventh Edition. Section 2.4., p 17-51.
  13. Kernberg O.F (1980b) Adolescent sexuality in the light of group processes. Psychoanal. Q., 49:27-47.
  14. Kösem Sen F (2002) Adolesan Ayrılma BireyleÅŸme Testi Geçerlik Güvenirlik Çalışması. Uzmanlık Tezi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı.
  15. OdaÄŸ C., Tamar M. (2002) Ergenlik Dönemi: ÜstbenliÄŸin GeliÅŸmesinde Kritik Bir Evre. Çocuk ve Gençlik Ruh SaÄŸlığı Dergisi Cilt 9. Sayı 3. Sf.190198
  16. Odağ C. (2005) Ergenler. Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı Yayınları, İmir.
  17. Öztürk M.O (1995) KiÅŸilik GeliÅŸimi. Bölüm 7  Ruh SaÄŸlığı ve Bozuklukları. 6. Basım. sf 69-87
  18. Tamar M. (1997) Ergenlerde Aileye Yaklaşım . Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları. Ergenlikte Ruhsal Sorunlara Yaklaşım-2, Kış, Cilt 2, Sayı 4, sf 567
  19. Tamar M.(2005). Gençlikte DeÄŸiÅŸim ve Süreklilik. Çelikkol Yayıncılık, Ä°zmir.
  20. Tyson P. Ph.D; Tyson R. M.D. (1990) Psychoanalytic theories of development,  an overview of theories of object relations. Yale University Press New Haven London. p 90-94;207-227
  21. Vahip I. (1993) Ayrılma BireyleÅŸme Kuramı, Türk Psikiyatri Dergisi 4 (1), sf 60-66.
  22. YörükoÄŸlu A. (1988). Çocuk Ruh SaÄŸlığı DoÄŸuÅŸ Matbaası, Ankara.
  23. YörükoÄŸlu A. (1988). Gençlik Çağı: Ruh SaÄŸlığı, EÄŸitimi, Sorunları DoÄŸuÅŸ Matbaası, Ankara.

Web Sitlerimiz: Antalya Terapi Psikiyatri | Antalya Cinsel Terapi | Neo Rezonans Antalya | Sevilay Zorlu